28 Temmuz 2010 Çarşamba

The Angelic Process



Metal dünyası son yıllarda önemli isimlerini kaybediyor: Ronnie James Dio, Darrell "Dimebag" Abbott, Dave Williams, Paul Grey, Jimmy "The Rev" Sullivan... fakat, hayattaki diğer şeyler gibi, her ölüm aynı etkiyi yaratmıyor ve aynı tepkiyi çekemiyor. Kurt Cobain kendini öldürdüğünde milyonlar ağlamıştı - hala şu gün bile "Neden?" diye soran Nirvana hayranlarına rastlamak mümkün.

Ölümünün uyandırdığı yankı, hayatının uyandırması gerekenle tamamen orantısız ve hiçbir şekilde hayatını gözler önüne serememiş bir isimden söz etmekteyim: Kris Angylus.

The Angelic Process'in Kısa Hayatı

Kris, karısı Monica Henson (MDragonFly) ile birlikte "ambient drone metal" olarak tabir ettiği The Angelic Process'i 1999'da kurduğunda, tek istediği müzik yapmaktı. Hatta, 13 yaşından beri öyle ya da böyle müziğin içinde olan Kris'in bu projesi şu anda bile çok yankı uyandırabilmiş değil, ve bunun sebebinin müziğin kendisi olmadığı aşikar.

Hikayeye devam edersek, 2007 yılında, Kris, zaten kırık olan sağ elinden ameliyat olmak zorunda kaldı. Karısı MDragonFly'ın anlatısına bakılırsa, Kris zaten gitar çalarken feci halde acı çekmekteydi ve kendini giderek daha da fazla zorluyordu. Kırık elinin düzgün kaynamaması sonucu iki ameliyat daha geçirmek zorunda kalan Kris, bir buçuk ila iki senelik bir tedavi sürecine bakıyordu ve sonrasında müzik yapmaya devam edip edemeyeceği belirsizdi.

Her ne kadar MDragonFly kendi sorgulamalarında Kris'in aynı zamanda kanser için tedavi olduğunu ve nüksetme olasılığını da değerlendirdiğini söylese de, Kris, sadece kendisinin anlayacağı sebeplerden dolayı kendi yaşamına son verdi.

Galaksilerin Doğuşunun ve Ölümünün Çıkardığı Ses

The Angelic Process'i bu hikayenin ötesinde muhteşem ve dinlenmeye değer yapan şey, ambient müziğin merkezinde olması gereken 'ambiyansı' ve 'atmosferi' efsanevi bir güzellik ile yansıtabilmeleridir. Kris'in bazen standart pena ile, bazen keman yayı ile çaldığı gitarlar, MDragonFly'ın inleyen basları, ikisinin birden çaldığı klavyeler ve çığlık atan, mırıldanan, süzülen ve çağlayan vokaller ortaya kıyameti andıran bir müzik çıkartıyor.

Dinleyenlerin bir kısmının "fazla depresyona girdiğim için dinlemek istemiyorum" diye itiraz ettiği ve "Hayat bu kadar depresif değildir!" diye isyan ettiği bir müziğe sahip Angelic Process. Bir amazon.com müşterisi, müziği, "galaksilerin doğuşunun ve ölümünün çıkarttığı ses" olarak tanımlamayı seçiyor ki, kesinlikle doğru. Atmosferik müziğe yatkın olanların bile nadiren başarabildiği (ve benzerinin sadece melodi ile drone arasındaki çizgide yürüyenlerde bulunduğu) bir müziğe sahip: izbe, karanlık, ölümcül derecede hüzünlü fakat iliklerine kadar mükemmeliğe ve parıldayan yıldızlara bulanmış.

The Angelic Process iş yaparken ya da yolda yürürken değil, otururken, geceleyin uyuyamadığınızda veya kafa dinlerken kaçış sağlayabilecek bir müziğe sahip. Ve Kris'in ölümünün bu müziği dünyaya daha iyi tanıtamamış olması yazık, gerçekten: müziğe ruhunu vermiş bu adamın hayatını dinlemek ve müziğin içinde kaybolup, her şeyin sonuna tanık olmak, anısına yapılacak en iyi saygı duruşudur.

Diskografi

2001 - ....And Your Blood is Full of Honey
2001 - Theangelicprocessep (EP)
2003 - Coma Waering
2006 - Sigh (EP)
2006 - We All Die Laughing
2007 - Weighing Souls with Sand

The Angelic Process myspace sayfası:

http://www.myspace.com/theangelicprocess

The Angelic Process last.fm sayfası:
http://www.last.fm/music/The+Angelic+Process

Müzik Türü: Aggrotech

Aggrotech Nedir?

Aggrotech, endüstriyel müziğin alt-türlerinden birisidir. Esasen elektro-endüstriyel kategorisine sokulur ve ruhunu anlatmak için basitçe alternatif isimlerine bakmamız yeterli olur: hellektro, terör EBM (Electronic Body Music, elektro-endüstriyelin ve aggrotech'in feci halde etkilendiği tür) ya da TBM (Terror Body Music). Aslında powernoise gibi daha çok sentetik sesler üzerine kurulu müzikler ile (synth)popa yakın duran EBM'in arasında bir noktada yer aldığı söylenebilir.


Türün Genel Özellikleri

Aggrotech'in müzikal altyapısı, aslında bildiğimiz trance ile de pek çok özelliği paylaşır: 'four on the floor' olarak tabir edilen 'beat' tarzına, neredeyse evrensel olarak sahiptir. Bu tarz, sekiz vuruşluk her 'tamamlanmış' parçada sekiz adet kick bulundurur - bu da, metronomun her 'tık' ettiği an için bir 'ıp' demektir. Genellikle ritm üzerine kurulu müziğin bir diğer özelliği, neredeyse hep aynı (ya da çok benzer) synthesizer seslerini kullanması ve bu ağır ritmik yanını, melodi parçacıklarından oluşturduğu müzik ile süslemesidir.

Genel olarak 'gotik club müziği' diye tabir edebileceğimiz aggrotech, düşünüldüğü kadar sakin ya da kendi hainde asla değildir - sonuçta bir sertlik içeren (aggro) müziğin sadece 'ıp tıs ıp tıs' üzerine synthesizer'dan oluşması pek bir ayrıksılık yaratmaz. Fakat çıkartılan seslerin tizliği ve müziğin genel vuruculuğu, noise müziğe yakınlığı için melodik altyapının bozulması (distortion) ve olabildiğince çok filtreden geçirilmesi, aggrotech'i ayırır.

Vokaller ise genellikle vocoder'dan geçirilerek feci halde bozulmuş (distortion eklenmiş), tizleştirilmiş ve insan sesinden çok dijital zebani çığlığını andıracak şekle sokulmuş bir haldedir. Zaman zaman bunun istisnaları olsa da (en barizi Combichrist) genelde bundan bağımsız aggorotech topluluğu yoktur. Vokal genellikle melodik değildir, ve bir yandan aslında black metal ile karşılaştırmak yerinde olacak ise de (ya da genel olarak brutal vokal ile), metal müziğin birincil olarak melodik olan yapısına sahip değildir aggrotech.

Ufak bir not koymak sanırım yerinde olacaktır: enstrümental şarkılarında ve normal şarkılarında filmlerden (genellikle bilim kurgu ya da korku) sesler/diyaloglar kullanarak müziği zenginleştirme yoluna gidilir aggrotech'de. Bu konuda en yerinde örneklerden bir tanesi Nurzery [rhymes]'ın "Du" şarkısıdır (Thorns albümünden). Bu numara bazen şarkının içindeki diyalog parçacğını şarkının bütününe entegre ederek yapılmaktadır. Misal, [distatix], tek albümü Medication'da, vokal bulundurmaz. Söz yerine, çeşitli filmlerden aldığı diyalogları kullanır.

Genel olarak aggrotech'te vokalin ne ifade ettiğine gelirsek...

Sunum, İmaj ve Temalar



Aggrotech, endüstriyel ve siber-gotik alt-kültürlerinden beslenen bir akımdır ve bu iki türün pek çok özelliğini sunumunda, topluluklarının imajında ve şarkılarına soktuğu temalarda belli eder. Bu iki kültürlerin içinde spesifik olarak rave ve rivet-head akımlarından da beslenen akım, işlediği temalar açısından da hepsine hitap eder. Genellikle ikili ('romantik') ilişkilerin sonu, vahşet, korku, teknoloji, toplumsal eleştri (genellikle pop kültürü ki bu eleştride neredeyse hep bir zombi teması hakim olur), militarizm, teknoloji, (yarı-vahşi) cinsellik ve (neredeyse her zaman özgürlükçü/solcu) siyaset temaları işlenir. Bu durumda mevcut konuların karanlık yönlerine (teknolojinin kötülüğü gibi) eğilen aggrotech, bu temaları imajı ile birleştirerek sunduğu için bir bütünlüğe sahiptir.

İmaj olarak aggrotech grupları genellikle elektrogotik akım ile siber-gotik akımın kıyafet tarzını tercih eder: saç uzatmaları, punk'tan esinlenilmiş neon renkler, ilginç aksesuarlar ve ağır (genellikle zombi ya da benzeri ucubeleri çağrıştıran) makyajlar hakimdir. Latex, PVC, deri, kurşun geçirmez yelekler, dikenli kol aksesuarları ve cyberpunk akımıyla özdeşleşmiş kaynakçı gözlükleri, deli gömlekleri ve zaman zaman fetiş kıyafetleri seçilir. Makyaj ve yüz yapım tarzı gruptan gruba değişirken, klişe anlamda gotik kültürle özdeşleşmiş ve siyah-beyaz (ya da beyaz ve çok açık renkler) gibi fazla tezat oluşturan renk bileşkenleri seçilir.



İşin ilginci, en barizi Alman grup Nachtmahr olmak üzere, bazen neredeyse militarist bir kıyafet tarzı seçilmesidir. Bunun aslında ufak bir açıklaması mevcuttur: endüstriyel müzik esasen Almanya ve Avusturya'da fazlasıyla geniş bir alt kültüre sahiptir ve birincil olarak Avrupa'da evrilmiştir - İkinci Dünya Savaşı'nın ve Nazizm'in gölgesinde kalmış bir kıtanın unutamadığı ve her fırsatta karşısına çıkan bu yarayı deşercesine gözükmek, aslında punk müzikten gelen bir gelenektir. Punk'ın karşısında durduğu objenin özelliklerine bürünerek (kılık-kıyafet gibi) bu ögeleri dalga geçilecek birer hedefe indirgeme huyu az biraz aggrotech'de de mevcuttur.

Tavsiye Albümler

Aggrotech'in en bilinen ve türün özelliklerini rahatça ortaya koyan albümler aşağıdadır. Bu albümler tamamen kendi arşivimden derlendikleri için asla total ve 'dışındakiler değildir' dedirtecek bir liste sunamıyorum, fakat basitçe bir fikir verebilir sizlere.

Combichrist - Today We Are All Demons (http://www.myspace.com/combichrist)
[distatix] - Medication (http://www.myspace.com/distatix)
Grendel - Harsh Generation (http://www.myspace.com/grendel)
X-Fusion - Vast Abysm (http://www.myspace.com/xfusion)
God Module - Let's Go Dark (http://www.myspace.com/godmodule)
Agonoize - Evil Gets an Upgrade (http://www.myspace.com/agonoize)
Amduscia - From Abuse to Apostasy (http://www.myspace.com/amduscia)
Nurzery [Rhymez] - Thorns (http://www.myspace.com/nurzeryrhymes)
Panzer AG - This Is My Battlefield (http://www.myspace.com/panzerag)
Derma-Tek - Corpus Technological (http://www.myspace.com/dermatek)
Third Realm - Love is the Devil (http://www.myspace.com/thirdrealm)
Psyclon Nine - Crwn Thy Fornicator (http://www.myspace.com/psyclonnine)
:wumpscut: - Fuckit (http://www.myspace.com/wumpscut)
Tactical Sekt - Syncope (http://www.myspace.com/uktacticalsekt)
Dioxyde - Social Phobia (http://www.myspace.com/dioxyde)
Hocico - Wrack and Run( http://www.myspace.com/hocicoh)
Die Sektor - To Be Fed Upon (http://www.myspace.com/diesektor)
Alien Vampires - Fuck Off and Die (http://www.myspace.com/alienvampires666)
Acylum - Mental Disorder (http://www.myspace.com/acylum)
Nachtmahr - Feuer Frei! (http://www.myspace.com/nachtmahrprojekt)

Black Tape for a Blue Girl - 10 Neurotics



Genellikle dark wave/new wave akımlarının temsilcisi Projekt Records bünyesinden çıkan Black Tape for a Blue Girl, çok da tanıtım istememekte aslında: karanlık müziklere ilgisi olan herkesin er ya da geç karşısına çıkan bir topluluk kendileri. 1986'dan beridir, gotik müziğin ethereal/ambient açılımında paydası bulunan grup bir şekilde ismini duyurmuştu ve yeni akımdaki yeri sabitti.

10 Neurotics, grubun 2009'da yayınladığı ve isminden anlaşılabileceği üzere onuncu albümü. Şahsen sadece seneler önce Remnants of a Deeper Purity ve The Scavenger Bride'ı dinlemiştim, ve o anki zevkime uygun bulmamıştım. Bu albüme beni çeken önemli bir unsur, albümdeki isimler oldu: Brian Viglione - The Dresden Dolls isimli yeni kabare ikilisinin davulcusu ve gitaristi; Lucas Lanthier (her ne kadar katlanamaz bulsam da tek tük sevdiğim Cinema Strange ve The Deadfly Ensemble); Laurie Reade (Attrition). Bu üç isim, kendi içinde yarattığı dalgalanmalarla albüme yeterince kas kuvveti katmakta.

Fakat film dünyasında olduğu gibi, müzik dünyasında da üst üste büyük isimler yığmak her zaman iyi sonuç vermeyebiliyor; neyse ki, Black Tape for a Blue Girl bu hatadan muzdarip değil. Belki de yeni kadronun kabare tipi müziklere olan yatkınlığını kendi ambient merakıyla birleştirmek ilk bakışta çok güzel bir fikir gibi görünmeyebilir, fakat ortaya çıkan ürün tek kelimeyle muhteşem.


Albüm, şuh bir havaya sahip, ilginç bir post-rock albümü olmuş denebilir - içerisinde bulundurduğu bütün elemanların kendisiyle birlikte getirdiği ruhun, hepsi ayrı telden çalan 'deneysel' ses öbekleri olarak değil, olması gerektiği gibi, uyum içinde bir bileşke olarak ortaya çıkışı olmuş 10 Neruotics. Zaman zaman eski ruha yakın ve ethereal/ambient müzikle haşır neşir şarkılara (misal Marmalade Cat) geçerken, bazen ciddi anlamda karanlık ve sertleşen anlara da sahip (klibi de bulunan The Pleasure in the Pain gibi). Fakat genel olarak kabare havası ağır basmış ve loş ışıkların hakim olduğu, sigara dumanının havada süzüldüğü, ağır turuncu gibi renklerle bezeli kafeleri hatırlatacak bir atmosferi var albümün (ki, Rotten Zurich Cafe şarkısı da buna yaraşırcasına durmuş albümde)

Albümün sansürlenmemiş kapağının ve CD kapağının arkasındaki resmin ifade edeceği gibi (zira ikisi de nü fotoğraflar) albüm bir cinsellik teması üzerine dönmekte, ki, Curious, Yet Ashamed, (söze ne hacet) veya The Perfect Pervert (hafif dini temalar yüklü bir BDSM ilişkisini konu alan) gibi şarkılarla kendisini belli ediyor ve cinselliği yapıcı ya da yıkıcı bir güç olarak değil, gizemli, keşfedilmesi gereken ve sakin olabildiği kadar oynak, oynak olabildiği kadar da dingin bir kuvvet olarak sunuyor - genel olarak cinselliğin kendisinin keşfi yerine arka sokaklarının, kenarda köşede kalmış yanlarının keşfi gibi (fakat bunu hiçbir zaman bir porno grind grubunun leşliği ile ya da glam rock'ın kendini beğenmiş basitliğiyle yapmıyor). İşin içinde loş odalar, mum ışığı, açık gömlek yakalarından sarkan papyonlar ve titreyen, uzun kirpikler var: albüm bu tip yarı-bitmiş imgelemleri çağırırcasına ilerliyor.

Zaten bir kere başlayıp ilk şarkıyla havaya girdiniz mi, albümü bırakmanız çok zor. Bütün açılımları ve eklentilerinden arındırıldığında, 10 Neurotics son derece akıcı ve asla, kat-a kendi yarattığı bütünlüğü bozmayan bir albüm. Bu yönüyle aslında şu ana dek karşıma çıkan sayılı 'mükemmel' albümlerden olma şerefine sahip.

KISACA, Black Tape for a Blue Girl ya da bu albüme dahil müzisyenlerden hoşlanıyorsanız, birazcık sükunet isterken aslında tamamen kendine has ve şu günlerde bulması zor orijinallikte bir albüm istiyorsanız, kabare/rock seviyorsanız bu albüm tam size göre.

ŞARKI LİSTESİ
1. Sailor Boy
2. Inch Worm
3. Tell Me You've Taken Another
4. The Perfect Pervert
5. Marmalade Cat
6. Love Song
7. Rotten Zurich Cafe
8. Militaryhme
9. In Dystopia
10. The Pleasure in the Pain
11. I Strike You Down
12. Caught by a Stranger
13. Curious, Yet Ashamed
14. Love of the Father

NOT: 10/10

Site:http://www.blacktapeforabluegirl.com/
Myspace: (http://www.myspace.com/blacktapeforabluegirl)

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Neden Buradayız?

Spiral Dize'ye hoşgeldiniz.

Spiral Dize, infornografi ürününe dönüşmekte olan bir hayatın doğal sonucudur. "Bilgi" ve "pornografi" sözcüklerinin birleşiminden oluşan bu ifade, bilgi açlığı ve belirli bir bilgiye ulaşmak için değil araştırmış olmak için bilgi toplamayı ifade eder. İnfornografi kaosa benzer: yönsüzdür, amaçsızdır ve salt zevk için yapılır. Bu tip bir eylem kişiyi nereye götüreceğini asla belli etmez ve kişiyi tamamen kendi iradesine göre yönlendirir.

Bu tip keşiflerim sonucunda karşıma çıkan eşsiz güzelliklerin bir kısmı dünyanın çoğunluğu tarafından paylaşılmakta iken, önemli bir kısmı da paylaşılmıyor - ve bu durumu aşmak ve biriktirdiğim bilgiyi işleyebilmek için bu blog'u yaratıyorum.

Hoşça vakit geçirmenizi ümid ederim.

(SONRADAN EKLENTİ: Artık ne Spiral Dize ne de Spiral Melodi kalmadığına göre bu yazı aslında çok anlamlı gözükmeyebilir, ama yine de.... ilk yazımdı.)