29 Mart 2011 Salı

Çok Fazla Albüm - Listeler

Evet, bazen hayatımda bu oluyor. Dinleyecek, sindirecek ve alışacak çok fazla güzel albüm biraraya yığılıyor. Hele son iki haftadır her saniyemi babamın bypass ameliyatı sebebi ile yanında olmak isteyip, olmam için gereken vizenin peşinde koşturmaya başladığımdan beridir daha da az vaktim oldu.

Benim zaman zaman başıma bu geliyor, dinleme hızımdan kat be kat hızlı bir şekilde keşfediyorum müziği, ve bazen o kadar arası açılıyor ki, eşşek yüküyle albüm birikiyor resmen. Bu güzel bir şey, çünkü rahatça aylar boyu idare edecek materiyal yakalıyorum; fakat kötü bir şey, çünkü bazen güzel şeyleri tam sindiremiyorum ve sindirmeye çalıştıklarımı unutuveriyorum.

Neyse, her halükarda, son zamanda eklediklerimin bir listesini sunarak, kısmetse gelecekte tek tek inceleyeceğim albümlere dair bir ipucu vermek istedim sadece. Bu noktada, birkaç "liste" hazırladım, geçmişte atlasımda izlediğim ve son zamanda edinip tekrar tekrar döndüğüm albümler.

Son Zamanın Gözdeleri

Baroness - Blue Record
Samsara Blues Experiment - Long Distance Trip
Mühr - Shepherd / Blood EP
The Deadists - Time Without Light EP
Baptists - Black Dawn EP
Been Obscene - The Magic Table Dance
Dark Castle - Spirited Migration
Lesbian - Stratospheria Cubensis
Tiger Lou - A Partial Print
The House of Capricorn - Sign of the Cloven Hoof
Chapel of Thieves - Haunted Hearts

Şu anda 3 GB'lik zavallı iPod'umun derinliklerine gömülü olan ve sürekli aralarında çevirerek dinlediğim ve atlasımda yakın zamanda görünmelerini beklediklerim mevcut ayrıca.

Dinleyip Büyük İhtimalle Uçakta Eğilinecek Albümler:

The Flight of Sleipnir - Lore
Zozobra - Bird of Prey
Zoroaster - Matador
Signo Rojo - Promo
Mystigma - Andagony
Black Spiders - Sons of the North
Terra Tenebrosa - The Tunnels

Bunun yanında, ailemin bulunduğu Dobbs Ferry evinde beni bekleyen bir grup albüm de mevcut. Dolayısıyla.... Ana Ocağında Beni Bekleyenler:

I Am Ghost - Lover's Requiem
The Devil's Blood - Time of No Time Evermore
Zero Hour - Specs of Pictures Burnt Beyond / Dark Deceiver
Enchant - Tug of War
Mushroomhead - Beautiful Stories for Ugly Children
Bigelf - Cheat the Gallows
The Foreshadowing - Oionos

Bunun yanında, bakılacak ve/ya listeme bir şekilde girmiş, elimdekiler bitince (biterse) sıra gelmesini planladığım albümler mevcut.Sıra Gelirse Bakılacaklar:

Oceano - Birtheater
Be'lakor - Stone's Reach
Dark Fotress - Seancé
Tides of Man - Dreamhouse
The Tragic Tantrum Cabaret - Mirror, Mirror
Abysmal Dawn - Leveling the Plane of Existence
Nox Aurea - Ascending the Triumph
Sights & Sounds - Monolith
The Shadow Theory - Behind the Black Veil
The Creepshow - They All Fall Down
Baroness - Red Album

Ve, kendi ruhumu yansıtırcasına, bakılan, ama listeye girmeye hak kazanamayan da gırla isim mevcut. Bu listede olmak bile aslında hiçbir albümün dinleneceğinin garantisi değildir - kaldı ki, senelerce bu sonsuza uzanan listenin bir benzerinde yer işgal edip sonrasında tamamen vazgeçilen de onlarca isim olmuştur (Chrome Shift, What Time is it Mr. Fox, Winds, Nuclear Rabbit, Adagio'nun eski albümleri, Time Requiem, Amaran's Plight, At the Gates, Andromeda, Sieges Even, Wolverine, Blotted Silence, Canvas Solaris, Cea Serin, Cloudscape....)

Bu durumda, son zamnada keşfedilip, beğenmediklerim arasında olanlar

FEN (her an sevme olasılığım var, o ayrı...)
Her Name is Calla
Deafheaven
Lightbearer
Dopethrone
The Grand Astoria
Last Rites
Revel Hotel
Venomin James
Coffinworm
Cough
413
Principe Valiente
Arms and Sleepers
While She Sleeps
The Devil Sold His Soul
Wheel
Throats
Cursed
The Defiled
Apostle of Solitude
Deadbird

19 Mart 2011 Cumartesi

Baptists - Black Dawn EP

Baptists adı ve imajı aslında son zamanda öne çıkmaya başlayan occult rock gruplarına daha yakın dursa da, aslında hiç alakası yok. Aksine, Baptists, ismi daha çok eski Baroness, Throats, Cursed gibi gruplarla alınan bir güruh. Albüm aslında dikkatimi tamamen "aaa bu neymiiş" şeklinde çekti, keramet bundadır diyerek de atladım üzerine.

Her şeyden önce, bu EP'nin beni şaşırtacak derecede güzel olmasıyla başlayayım. Normalde, prodüksyonu belirli bir kalitenin altında olan gruplara karşı her saniye beslediğim antipatiyi aşmam imkansızdır, fakat Baptists, bunu dert etmememi sağlayacak kadar güzel bir müzik sahibi. Ki, İngiltere'den çıkma bir başka grup olan Fen, mesela, olay yaratırken kullandıkları kötü prodüksyon benim kitabında aleyhlerine işlerken, Baptists de ise "n'olursunuz prodüksyon düzelmesin, iyi böyle" dedirtiyor.

Baptists'in seçtiği müzik, basitçe söylersek, sludge metal. Peki, son zamanda sardırdığım bu türe nasıl bir yaklaşıma sahip de beğenimi kazandı, derseniz, derim ki: bir noktada bilhassa fazlasıyla belirginleşen bir punk altyapısı hakimiyeti ve ciddi anlamda diş gıcırtatan, isnanın canını sıkan, kulağının pasını silercesine kirli bir sertlik. Evet, müzik sert, prodüksyon sonucu ortaya çıkan sesler kirli, ve çoğunlukla da müziğe bir tatsızlık hakim - ve bundan dolayı muhteşem.

Albümün en güçlü yanı, grubun ellerindeki sınırlı prodüksyonu bile son derece güzel kullanabilmesi ve tabii ki şarkıların güzelliği. Yarattığı pis, sinirli ve boğucu atmosferin içine enjekte edilen şeyler ise groove riff'ler, ilginç bir brutal vokal, ara sıra rahatça sıyrılıp öne çıkan punk ruhu, ve daha fazla atmosfer.... evet. Albüm son derece atmosferik. Basıyor, boğuyor, eziyor, uzanıp gırtlağınızı sıkıyor ve hepsinden zevk aldırıyor.

Black Dawn'daki bütün şarkılara rahatça değinmemiz mümkün, zira hepsi ayrı güzel. Barren Hope I son derece rahatsız bir giriş, ve Barren Hope II de gümbürdeyen baslarıyla, güzel gitarı ve müziğe son derece hoş eşlik eden davuluyla çok güzel bir şarkı. Hemen arından gelen Misery and Despair ise, 2 dakika 30 saniye gibi bir süreye bazen 10 küsür dakilalık şarkılarda görülmeyecek kadar aksiyon sıkıştırabilen, garip, hızlı, ve efsanevi bir şarkı. Cidden, ben ömrümde bu kadar kısa bir süreye bu kadar enerjiyi herhalde en son Biohazard'ın Mata Leao albümünde gördüm.

Kapanış şarkısı olan Black Dawn ise, son derece güzel. Zaman zaman Dark Castle'da duyduğum tip yoğun, karanlık bir atmosfere sahip ve son derece güzel bir kapanış. Tek sorunu, resmen "ama neden bu kadar kısa, daha fazlasını istiyorum, daha fazlası daha iyi değil miydi, yaaa" dedirten güzellikte bir şarkı olması. Evet, birazcık hevesiniz kursağınızda kalıyor maalesef, zira albümün sonu bu. Umarım, elimi attığım pek çok kişinin ara vermesi/dağılması/vs. gibi bir durum söz konusu değildir de Baptists'ten ileride değişik işler görebiliriz.

Eklenti: Grubun an itibariyle dağılmış olması sonucunda, bu beklentilerimin boşa çıkma olasılığı yüzde yüz olmuştur. Zaten ben elimi atayım, dağılmazsa şaşın.

Artılar: Her şey.
Eksiler:EP olması sebebiyle kısa olması.
Kime tavsiye: Hardcore, post-hardcore, sludge metal dinleyen herkese.

Baptists myspace: BastardBaptists

Black Dawn EP kadrosu (maalesef kimin ne yaptığı yazmıyor hiçbir yerde)
Phil
Robby
Gus
Mikee



1. Barren Hope I
2. Barren Hope II
3. Misery and Despair
4. Black Dawn

17 Mart 2011 Perşembe

Dark Castle - Spirited Migration

Eveet, sürpriz sürpriz, atlasımda son zamanlardaki iki eğilimini aynı anda besleyen bir inceleme. Nasıl, derseniz, derim ki size: Dark Castle, 2011'de ikinci albümünü çıkartacağını duyurdu, ve Spirited Migration ilk albümleri. Pek çok incelemede olduğu gibi, bunda da grubun eski albümü ile karşı karşıyayız.

İkinci eğilime gelince: Dark Castle'ın icra ettiği tür için stoner doom/sludge karışımı diyebilirim. Gereken ögeler yerli yerinde. Brutal vokal, groove melodiler, balyoz gibi ağır ve bazen drone metal kokan riff'ler, minimal ve müzikte kendi işlevini gerçekleştiren davul, puslu atmosfer....

Peki, Dark Castle'ı akranlarından ayıranlar neler? Şimdi, her şeyden önce, bu türlerle etkileşim içerisinde olan grupların muzdarip olduğu uzayıp giden şarkılar yok, hatta en uzun şarkıları altı küsür dakikalık. İkincisi, davullar. Rob Schaffer'i, favori davulcularım arasına rahatlıkla sokarım. Normalde stoner doom davulcuları müziğe eşlik eder ve minimal takılırlar, varlıkları ise genelde müziği vurgulayan bir ekstradan öteye geçmez. Schaffer böyle değil; evet, çoğunlukla çok ekstra çıkışlar yapmıyor, ama doğru noktalarda vurgu yapıyor, ve bazen cidden çok ilginç, çok hoş numaralara imza atıyor. Adam bu kadar "uyum" ve "bütünlük" müziğinde, bu bütünlüğü bozmadan "ben buradayım" diyebiliyor.

Öte yandan, grubun zaten iki kişiden oluşmasının getirdiği bir planlılık havası söz konusu, fakat geçişler birbiriyle bağlantılı ve şarkılar akışkan. Stoner doom'un genelde vokal veya aşırı enstrüman bolluğu içeren türlü numaralara değil, enstrümental geçişlere dayanması benim gibi enstrümental müzik sevmeyen birisine sorun yaratabilirdi, fakat bunu bile çok güzel kıvıryor Dark Castle ikilisi.

Grubun diğer elemanı Stevie Floyd ise, tek bir şeye saplanıp kalmayan bir gitarist. Bunu gerek albümün adını taşıyan şarkının tamamen akustik gitarla çalınıyor olması olsun, resmen progresif rock kokan Weather the Storm'un yakaladığı tınılar olsun, çeşitlilik var albümde. Kalkıp da aynı kalın tonda, sabit power akor basmıyor ve Schaffer misali ilginç, küçük, güzel numaralar ile ilerliyor. Yazdığı riff'ler gürlüyor, sürünerek ilerliyor, coşuyor ve akıyor resmen.

Ve gariptir, pek çok stoner doom/sludge grubunun vokali berbattır: fakat Dark Castle'da böyle bir sorun yok. Schaffer ve Floyd'un birlikte yaptıkları brutal vokal son derece güzel ve hatta ilk etapta sadece rastgele böğürtü gibi gelse de, sonradan alışıldığında anlaşılır hale geliyor. Hatta, benim çok da hoşuma gitmeyen bir şekilde, albümün bir noktasında vokalin yanında konuşmalar var (Grasping the Awe) ve bu şarkı, albümdeki şarkıların ayrılmasını daha da güzel sağlıyor.

Bir zamanlar Pain of Salvation'ın sitesine koyduğu bir ibare vardı: grubun "derin ve karanlık sularına dalmaya hazır olun" diye. Dark Castle'ın albümü de aynen böyle bir şey, derin ve karanlık ve bazen hüzünlü, ama her daim sert. Benzer topluluk kim var deseniz Agalloch veya The Devil Sold His Soul'u gösterebilirim aslında....

Artılar: Karanlık atmosfer, sertlik, atmosferiklerle melodi dengelenmesi, efsanevi güzelliği.
Eksiler: Yok.
Kime tavsiye edilir: Metal sevenler, doom metal hayranları, atmosferik ve karanlık müzik severler. Bu tip müziklerde arkaplanınız yoksa zaten pek hoşunuza gitmeyecektir.

Dark Castle resmi sitesi: Dark Castle Myspace

Spirited Migration albüm kadrosu:
Stevie Floyd: gitar, vokal
Rob Schaffer: davul, vokal



1. Awake in Sleep
2. Into the Past
3. Spirited Migration
4. Growing Slow
5. Weather the Storm
6. Flight Beyond
7. Grasping the Awe
8. A Depth Returns

10 Mart 2011 Perşembe

Taint - All Bees to the Sea

Bazen, hatta çoğunlukla, başıma gelen garip bir olay var. Bir grup keşfediyorum, çok ama çok seviyorum, ve tam heyecanla neymiş bu adamlar diye bakınırken gördüğüm şey, grubun ya dağılmış, ya dağılmakta, ya da tanınmayacak kadar değişimin eşiğinde olduğu. Psychotic Waltz, Mechanical Poet, Tiger Lou, Amaran, Jakalope, Seraphim Shock, Throne Of Chaos, The Angelic Process (tam dağıldı denemez onlara ama), Enfold Darkness.... liste gidiyor.

Taint de bu tip topluluklardan birisi; adamları geçen hafta keşfettim, ve en son EP'leri ile, ve fazlasıyla hoşuma gitti. Dolayısıyla, büyük ihtimalle gelecekte Taint'in kataloğuna bir göz atmak üzere, şimdilik, grubun son albümü olacak olan All Bees to the Sea'ye bir göz atalım.

Tür ile başlarsak, The House of Capricorn, Baroness gibi groove rock, sludge metal, stoner rock gibi türlerin birleşiminden oluşan bir müzik var elimizde diyebiliriz. İster istemez Baroness ile karşılaştırmalarım daha fazla olacaktır, zira benzer bir müzikal altyapıya sahip Taint. Baroness'in biraz daha progresif takılabilen tınıları yerine, stoner hard rock'a daha yatkın bir müziğe sahip Taint, bu da genellikle kocaman, Louisiana çölündeki, bileği prangalı, üzeri enine çizgili üniformalı adamların taşlara indirdiği balyoz kıvamında riff'ler ile kendini gösteriyor.

Şöyle ki, patlayan stoner doom/rock piyasasındakilerin büyük bir kısmı, bir dezavantaja ve aynı anda bir avantaja sahip. Şöyle ki, şarkıları son derece melodik de olsalar, son derece groove da takılsalar, sludge metal ruhunu yaşatırcasına aynı melodiyi uzun süre devam ettirebiliyorlar (şayet progresif takılmıyorlarsa ya da sludge'a çok yakın durmaya kalkmadılarsa). Bunun avantajı, albümlere rahat alışılması ve grubun kendine has müziğini duyduğunuzda birden "bu ne ya?" dememeniz. Dezavantajı ise, pek çok grubun birbirine benzeyen müziklere sahip olması.

Taint bunun sadece avantaj kısmına sahip. İki-üç dinleyişte rahatça alıştığınız bir müzik var ortada: devasa riff'ler, bunlara eşlik eden davul, her daim gümbür gümbür gelen bas, groove rock pasajların yanında dibine kadar teknik olabilen geçişler, John Baizley (Baroness) ve Joacim (The Deadists) ile aynı vokal tarzı (ne bağıran ne söyleyen o ilginç stil) var. Dolayısıyla pek çok öge son derece tanıdık. Prodüksyon temiz, fakat müzik, tarzını belli edercesine genel bir kirliliğe, bir toz toprak yol hissine sahip....

Ama bütün bunları daha önce duyduk. Peki, Taint bize yeni ne sunuyor? Açıkçası, bu sorunun cevabı, maalesef, çok az şey. Zaten tür ile haşır neşirseniz listenize ekleyebileceğiniz çok güzel bir grup kendileri ve teknik pasajları melodik pasajlarla çok güzel dengeleyebiliyorlar, evet. Grubun jilet gibi keskin, balyoz gibi gitar sesi grubu ayıran yegane şey denebilir, bir de hard rock etkilerini türdaşlarına göre daha öne çıkartmaları. Fakat, albüm harici neredeyse her şeye laf attığım bu incelemede gördüğünüz gibi, eğer bu piyasayı az çok biliyorsanız, Taint sizi çok şaşırtmayacaktır.

Fakat, bu devasa eksikliği ile bile, All Bees to the Sea son derece güzel bir EP, o kadar ki, grubun önceki albümlerine bakma isteğini çok rahat uyandırıyor. Bu yazıda bahsi geçen türlerle alakanız var ise, buyurun.

Artılar: Her şey yerli yerinde, bodos riff ile melodik geçişleri dengeliyor, başarılı ve sürükleyici.
Eksiler:Birazcık klişe ve öyle aşırı bir yenilik getirmiyor.

Taint resmi sitesi: Taint
Taint myspace: Taintspace

All Bees to the Sea albüm kadrosu:
Jimbob Isaac - gitar ve vokal
Alex Harries - davul
Chris West - bas



1. Black Rain
2. Despite Isolation
3. Pray the Wind Don't Change
4. All Bees to the Sea

4 Mart 2011 Cuma

Lesbian - Stratospheria Cubensis

İnsanın hiç beklenmedik anda karşısına çıkan gruplara bayılırım! Gerçekten de, "bu da neymiiiiş" diye bakıp birden hayatında duyduğu en güzel şeylerden birisi ile karşı karşıya kalan insanın psikolojisini çok iyi bilirim, zira ben sürekli o psikolojiyi yaşıyorum. Lesbian ile tanışmam da bu şekilde oldu. Favori bloglarımda gezinirken (ve son saniye golü olarak blogger'ın toplamda engellenmesinin hemen ertesinde oluyor bu,) şans eseri denk geldim. Tür kısmında ise, sadece "sludge metal" yazıyordu.

Atladım. Ve iyi ki de atlamışım. 2010 tarihli Stratospheria Cubensis, grubun ikinci albümü; ve, ben 2007 tarihli Power Hor albümlerini dinlememiş olduğum ve grupla yeni tanıştığım için, grup, beni müziği ile kazanmak durumunda kaldı. Yarattığı bileşke ise hayli ilginç: progresif metal, sludge metal, stoner doom ve stoner rock türlerinin harmanlanmasından oluşan bir müziğe sahip Lesbian. Tabii bu, dengelemesi zor bir bileşke ve çoğu zaman da grup beklenmeyecek kadar rahatlıkla bunu kıvırabiliyor. Sonuçta sludge ve stoner doom gibi türler daha ağır ilerleyen, değişiklikleri bol olsa da o değişiklikleri kafamıza rahatça kazırlar, fakat progresif metal daha dinamik, daha hızlıdır.

Bu, şöyle yansıyor: şarkılar bazen dengesizleşecek derecede gel-git içeriyor. Bir an gayet death metal takılırken, bir sonraki an stoner rock alıyor, sonra post-rock'a dönüyor, oradan tekrar alıp sludge'a dönüştürüyor.... bunun maalesef yarattığı etki, albüme alışmanın çok zor olması şeklinde. Hani şarkıları yakalasanız da elinizden rahatça kayıp gidebiliyor, ve çoğunlukla başlangıcı ile o kadar alakasız yerlere kayıyor ki, eğer dikkatli dinlemez ve arada bir şeylerle (misal blog yazmakla) meşgul olursanız, ufacık bir noktada şarkıyı kaçırıyorsunuz ve katiyen yakalayamıyorsunuz sonrasında. Benim kendi sorunlarımdan bir tanesi de bu med-cezirde bazen on dakika boyunca enstrümental takılınması ki, enstrümental şarkılara asla gelemiyorum. Vokalin normal seviyelerde varlığı benim için vazgeçilmez bir şey, ama bu bana has bir şey (post-rock'ı da vokal çoğunlukla olmadığından sevmem zaten.)

Bu ufak (ama bazen büyük) sorunu bir kenara bırakırsak ne kaldı elimize, diye sorarsanız, son derece ilginç ve detay bir müzik. Ki, müzik aslında zaman zaman iki elin gırtlağınıza uzanıp sıkıp durması kadar boğucu, insanı zorla altında tutan kaya misali ağır, daha dinlerken beyninizi kıstıracak kadar yoğun.... ve muhteşem. Albümün kapak resmi bu açıdan son derece güzel, zira sizi neyin beklediğini ortaya koyuyor. Kapak resmine uzuun uzun bakın, zira sizi bekleyen şey aynen orada.

Tabii ki bu, albüm sürprizler içermiyor anlamına gelmiyor. Tam tersine, albümün güzel özelliği, en sürüngen sludge'a bağladığı anlarda dahi türlü türlü numaralar çıkması: misal, Poisonous WitchBall (ki duyduğum en iyi açılış şarkılarından) felaket yavaş başlıyor ve felaket yavaş ilerliyor, fakat bir noktada, teknik, kısa ve öz geçişler eklemeye başlıyorlar esas melodiye, ve sonra da onu çeviriyorlar. Ya da, Black Stygian'ın (ki 22 küsür dakikalık bir şov resmen) bir noktasında, sadece iki vuruş için, gitarlardan bir tanesi arpeggio çekip aynı melodiyi daha hızlı, resmen tarama gibi çalıyor, ve o iki vuruştan sonra da aynen geri dönüyor.

Enstrümanlar, en kaotik anda bile kendi kimliklerini ortaya döker nitelikte ve grup aslında rahatça total kaosa bağlayabilen bir müzikte bunu yaparak güzel bir enstrüman kabiliyetiyle birlikte "şarkı kabiliyeti" sergiliyor denebilir.

Sonuç? Metal dinlemeyene asla tavsiye olunmaz zira birkaç metal türü hakkında bilginiz ve metal sevginiz olmadan katiyen bu albüme katlanamazsınız. Aksi takdirde, dinledikçe güzelleşen bir albüm var elimizde denebilir.

Artılar: Sert, yoğun atmosfer, teknik güzellikleri, sert-yumuşak kısımları çok iyi dengelemesi, efsanevi anları.
Eksiler: Bazen ipin ucunun kaçması, şarkıların uzayıp gitme eğilimi, alışması zor müzikal altyapı.
Kimlere tavsiye edilir: Post-metal, sludge metal, progresif metal ve black metal seven herkese.

Lesbian myspace: Lesbianwitch
Lesbian bandcamp: Lesbian

Stratospheria Cubensis albüm kadrosu:
Arran McInnis - gitar ve klavye
Dan LaRochelle - gitar
Dorando Hodous - bas ve vokal
Benjamin Thomas-Kennedy - davul ve ziller



1. Poisonous WitchBall
2. Poverty and War Forever
3. Raging Arcana
4. Stratospheria Cubensis
5. Black Stygian