8 Ağustos 2010 Pazar

Soilwork - The Panic Broadcast

Ben kendilerini melodik death metalin "üç büyükleri" arasında saysam da (diğer ikisi Dark Tranquillity ve In Flames olmakta) Soilwork nedense meslekdaşları kadar tanınmış bir grup değildir. Ufak bir bilgi verirsek, Soilwork ilk albümü olan Steelbath Suicide'ı 1998'de çıkarttı, ve o günden beri neredeyse seni başına albüm yapsa da albümleri hep belirli bir kalitenin üzerine çıktı.

Yol üzerinde bir kaza olduğu tabir edilen ve asla eski kaliteyi yakalayamayan, 2007 tarihli Sworn to a Great Divide sonrasında, Soilwork sekizinci albümğ The Panic Broadcast (Panik Yayın) ile karşımızda. Ki, aslında sürekli grup elemanları değişen bir topluluk için de bayağı istikrarlı ve rahatça ayırt edilebilir bir müziğe sahipler: hard rock kokan ama sertliğinden ödün vermeyen şarkılar, Speed'in gayet anlaşılır yarı-brutal vokali, dinamik ve kendi kafasına göre takılırken müziği bozmayan davullar, cayır cayır sololar ve atmosfer. Soilwork budur.

Tanıdık kadrodan geriye vokal Björn "Speed" Strid, Peter Wichers ve Ola Flink var. Peter Wichers'ın geri dönmesi grubun aradaki tökezlemesini toparlamasına yaramış denebilir. Davulda bu sefer Sybreed'in Antares albümünde de davul çalmış olan, Scarve ve Aborted davulcusu Dirk Verbeuren var (ve kimse, ama kimse, Henry Ranta'nın yerini tutamıyor bence).

Albüme geçelim. Albüm kesinlikle Soilwork'ün en çeşitli işlerinden bir tanesi olmuş. Tanıdık ögelerin hepsi albümde var, ve her şey yerli yerinde: nakaratlar nakarat, sözler vurucu, gitarlar sert ve davullar dinamik. İlginç bir şekilde, klavye kullanımında çok ama çok ince bir nüans söz konusu: klavyeler, kendi başına enstrüman olarak değil, tamamen ara ara atılan "baharat" görevi görüyor. Speed, hem en brutal hem en yumuşak vokallerini kulanıyor.

Müzikte ilk göze çarpan şey, Sylvain Courdet'in (Scarve ve Soilwork kayıt elektro/ritm gitaristi) ile Peter Wichers'ın (lead ve elektro gitar) solo tarzlarının farklılığı. Birarada armoni yaptıkları bir-iki an haricinde, birbirlerinin arından sololar atıyorlar albümde ve bariz bir stil farkı mevcut. Courdet biraz daha şova yatkın ve daha kendini beğenmiş progresif metalde gördüğümüz tip, daha tekniğe yatkın sololar atıyor, Wichers ise o bilindik, atmosferik ve sürükleyici sololarından atmış. Fakat, Coudret'in şaşırtıcı bir "groove" solosu mevcut ("Epitome" şarkısında). İkisinin gitar çalışması efsanevi.

Soilwork albümde yer yer black metal ile flörtleşiyor: bir-iki noktada bariz black metal taramaları ve blast beat davullar giriyor: hatta, Verbeuren'in en bariz eğilimi hızını alamayıp blast beat'e geçmesi denebilir. Eski Soilwork davulcusu Henry Ranta'nın kafayı sıyırmışçasına hızı ve resmen rahat duramıyormuşçasına takılması belki Verbeuren'in bir özelliği değil, ama adam kendi içinde davulları çok rahat uydurmayı başarıyor.

Albümün ilerleyişi gayet istikrarlı, ilk şarkının diş gıcırdatan sertliğinden aradaki daha kendi halinde ama aynı vurucu güce sahip şarkılara.... ta ki, yedinci şarkı olan "Let This River Flow"a kadar. Ne olduğunu anlamadan önce akustik gitarlar giriyor, sonra bu Opeth anını katıksız bir rock geçişi için bırakan şarkı, "Ne oluyor yahu!?" dedirtiyor. Birden grup teker teker etkileşimler arasında gidip gelmeye başlıyor. Haldır güldür bu şarkıyı atlattığınızda birden "Epitome" karşılıyor sizi. Rock şarkısı olarak başlarken zaman zaman Psychotic Waltz/Dream Theater hatırlatan bir progresif metale bağlıyor, fakat şarkının geneli daha çok Cynic gibi. Evet, aynı anda bütün bunlar olup Soilwork olmayı da başarıyorlar.

Tabi böyle bitmiyor. Albüm yedinci şarkıdan itibaren resmen falsolu toplar atmaya yemin etmişçesine ilerliyor ve son iki şarkıda çizgisini bozmadan yeni yerlere gitmeyi başarıyor. Hele hele son şarkı olan "Enter Dog of Pavlov" girişiyle kandırmaca yapıp birden muhteşem bir şarkı oluveriyor. Ki albümün en büyük kuvveti de burada.

Pek çok grubun düştüğü bir batak vardır: değişiklik yapacağız, yeni şeyler katacağız derken kendilerinden çok fazla ödün verip, özlerinden uzaklaşırlar ve kimliklerinden yitirmeye başlarlar. Soilwork'ün en büyük kuvveti, kim olduğunu iyi bilmesinde ve bundan ödün vermeyerek rahatça yeni şeyler deneyebilmiş olmasında. Sırf bu yüzden bile kesinlikle dinlenesi bir albüm, ki, son zamanda kan kaybeden melodik death metale güzel bir taze kan denebilir.

Artılar: Soilwork olması, Peter Wichers ve Ola Flink, güzel sololar ve enerjik olması, Sworn to a Great Divide'dan daha iyi olması.
Eksiler: Bazen uçucu olması ve Björn'ün artık pek de brutale kayamayan vokali.
Kime tavsiye edilir: Melodeath tayfası başta olmak üzere metal seven herkese.

Soilwork resmi sitesi:http://www.soilwork.org/
Soilwork myspace:http://www.myspace.com/soilwork

The Panic Boradcast Kadrosu:
Björn "Speed" Strid - Vokal
Peter Wichers – lead ve elektro gitar
Ola Flink – bas gitar
Sven Karlsson – klavye
Dirk Verbeuren – davullar (kayıt)
Sylvain Coudret – elektro ve ritm gitar



1. Late for the Kill, Early for the Slaughter
2. Two Lives Worth of Reckoning
3. The Thrill
4. Deliverance is Mine
5. Night Comes Clean
6. King of the Threshold
7. Let This River Flow
8. Epitome
9. The Akuma Afterglow
10. Enter Dog of Pavlov

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder