16 Şubat 2011 Çarşamba

Son Zamanlar

Her blogcu gibi, ben de arada bir çeşitli olaylardan, blogum ile ilgili ya da değil, bahsetme ihtiyacı hissediyorum. Tabii ki birden lök diye Benim Olanların Atlası ile ilgili bir post'a gelmemin sebeplerinden bir tanesi okuyucu sayımda bir düşüş yaşamış olmak. Sonuçta ben bu blogu kenarda köşede kalmış, az bilinen ve daha "alternatif" kaçan müziği ortaya dökmek için yazıyorum. Tamam, birazcık da "abi takılmayın Muse'a, Placebo'ya, bir bakın Icon and the Black Roses'a, Circa Survive'a!" deme açlığımı doyurmak için.

Şimdi doğruya doğru, son zamanımı yeni gotik müzik ve post-post-punk'ın içinde geçiriyorum ve bu bloga başladığımda ortaya attığım türler (endüstriyel, metal, kabare) biraz uzağım. Bunun sebeplerinden bir tanesi, "kenarda köşede kalmışlara" karşı olan sevgimin iyice büyüyüp artık durduralamaz hale gelmesi. Arada tıkanınca "kaç gündür yazmadım" diye hali hazırda beni bekleyen arşivden yararlanıyorum (misal From First to Last, ben o albümü ilk çıktığı senede, taa 2006'da almıştım) fakat genelde son zamandaki "açılımlarım" ile iyice ipin ucu koptu. Zaten boşverdim ben de, battı balığın gidiş açısı hep "yan" olarak tanımlanıyor nasılsa.

İşin garibi, en başında bu bloga başladığımda sahip olduğum motivasyon sadece iki-üç albüm inceleyip vakit öldürmekti. En son Spiral69'un albüm incelemesini yazmama giden süreçte aslında Benim Olanların Atlası'nin benim için çok farklı bir boyut kazandığını anladım. Şöyle açıklayayım: Koloss'un "End of Chaylot" albümü, The Deadists'in "Time Without Light" EP'si ve A Cold Dead Body'nin "Harvest Years" albümleri tek tek elimden geçti, üzerine daha çok hatmedince inceleyceğim Reverend Glasseye'ın "Our Lady of the Broken Spine"ı eklendi.... ve bu sürecin sonunda döndüm Spiral69 ve (ondan hemen önce) Chapel of Thieves'e, ki, toplamda tükettiğim müziği düşününce...

Kendi müzik zevkimi ortaya dökme isteğimle başlayan bu ufak egzersiz, bir baktım, Reset! alternatif kültür dergisinde yazmaya başlamama kadar gitti. Şu sıralar ise, yan-proje olarak, Bleeding Surface grubunun promosyonunu düşünmekteyim. Ki aslında sadece CV'de güzel duracak bir eylem olarak gördüğüm başlangıçlar bile bir şeylerin parçası olma hissini tekrar bulmamı sağladı.

Benim Olanların Atlası mi? Aslında "kenarda köşede kalanların" blogu oldu desek yeridir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder