1 Ağustos 2011 Pazartesi

Favori Davulcularım Üzerine bir Yazı

Aslında öteden beri bas çalmayı isteyen ben, davulda çok basit ritmleri (ve hafif derecede karmaşık olanları) rahatça çıkartabildiğimi çok sonradan keşfettim. Ha, bas çalmaya da başladım, o apayrı bir nokta, fakat nedense, favori basçım (Kristoffer Gildenlöw haricinde) yoktur.

Nedense gruplarda favori elemanım hep davulcular olmuştur. Dikkatimi bir gitaristin tarzı, tonlaması, pedalı vesiaresi değil, hep davulcuların atakları, coşmaları, rahat durmamaları ve aksak ritmleri çekmiştir. Hele hele bas çalmaya başladıktan sonra çevrem bana favori basçımı sorduğunda aldığı cevaptan daha da az memnun kalmaya başladı: "Kristoffer Gildenlöw, nokta. Benim favori elemanım hep davulcudur."

Ha, ve de, ufacık tefecik noktalara girmeden: baterist ya da bateri ifadesini kabul etmiyorum. Davulcu ve davul. Bu kadar.

Bir davulcuda beni cezbeden özelliklere gelince, aslında çok basit: aktif olması. Her düğün dernek ortamında bulunan ve aynı ritmi, önündeki müzikten bağımsız olarak tutan teyze akımının bir parçası misali, müziğe sadece eşlik eden davulcudan hazzetmem. Dikkatimi, atak olan, rahat duramayan çeker. Gelelim davulcularımıza.

Henry Ranta (eski Soilwork)

Grup elemanı ismi öğrenmeye yeni yeni başladığım dönemde karşıma çıkan davulcu Henry Ranta'dır. Ranta'nın dikkatimi çekmekteki sebebi aslında sadece melodik death metal akımına yeni olmam değil, adamın da dinamo misali sürekli devinim halinde olmasıydı. Enerji yüklü atakları, çift pedal takılırken bile standardın dışına çıkması ve grubun diğer üyelerinin öne çıkma çabalarına cevap verircesine kendini belli etmesi favori davulcularım arasında yerini almasını sağladı. Ki, bu noktadan sonra, davulcu standardımı "Henry Ranta Davul Ekolü" gibi bir isimle değerlendirdim.
Albümü: Soilwork - A Predator's Portrait

Asgeir Mickelsson (Spiral Architect)

Aslında teknik progresif metal davulcularının pek çoğu, belki de müziğin neredeyse tamamen doğaçlama ve enstrüman tekniği üzerine kurulu olmasından kelli, belli bir dinamizm sahibi olmak durumundadır. Fakat Asgeir'in dikkatimi çekmesinin sebebi bu değildi - sebep, adamın resmen uçlarda gezinen, karmakarışık ritmleri rahatlıkla ve ziller üzerinde de gezinmeyi unutmadan atıyor olmasıydı. Ki zaten Spiral Architect'in artık efsaneleşmiş ilk ve tek albümünden beridir de adam sürekli yan projelere verdi kendini. Garip.
Albümü: Spiral Architect - A Sckeptic's Universe

Johan Langell (eski Pain of Salvation)

Pain of Salvation'ın adı henüz bu atlasta geçmemiş olabilir, bunun sebebi de aslında son albümlerini sabırla bekliyor oluşumdur. Onunla birlikte ikinci yazı dizimi bu dev üzerine planlayadurayım, aslında ufak tefek beste yaptığım zamanlarda kullandığım davul dizilimlerinin birincil sorumlusu bu adamdır. Akorların ritmine pedalla eşlik ederken davulun üstünü tamamen bağımsız bir enstrüman olarak kullanmaya olan merakı, kafayı yemiş tom ritmleri ve her şeyin ötesinde zaman zaman müziği kafasına göre oynatabilmesi sevme sebeplerimdir.
Albümü: Pain of Salvation - Entropia, The Perfect Element I.

Adel Moustapha (Dead Soul Tribe)

Adel Moustapha'nın dikkat çekici olma sebebi, ritm kısmını çoğunlukla başıboş bırakmasıydı: adam ritm tutacağına atağa geçip, davul setini şöyle bir baştan bir başa dolaşan çıkışlar yapmakla meşguldü. Listeye girecek pek çok isimden ayrıca bağımsız olarak, vurgu amaçlı zil kullanımı ayrıca dikkatimi çekmiştir. Adel Moustapha, ritmi yaratmasını bildiği gibi, bozmasını ve boşaltıp doldurmasını iyi bilen bir davulcuydu ve karşı konulmaz enerjisi beni çekti. Kesinlikle efsanedir.
Albümü:Dead Soul Tribe - A Murder of Crows

David Kinkade (Borknagar)

Borknagar sevmem. Aldığım albümleri tektir (Universal) ve onu da sevmemiştim. Daha önce bu grubu neden dinlemediğimi düşünürken, aslında dinlediğimi ve sevmediğimi hatırlamıştım. FAKAT, albümü nefret ede ede bile çevirmiş olmamın tek bir sebebi vardı: David Kinkade. Bu adam, gerçekten bir efsaneydi ve poliritm olsun, blastbeat olsun, hepsini son derece rahatça yedirmesi bir tarafa, yakaladığı ve bıraktığı ritmler olsun, müziğin yönünü belirlemesi olsun kesinlikle muhteşemdir. Cidden, albümden hiçbir şey hatırlamıyorum, sadece David Kinkade adı zihnime kazındı.
Albümü: Borknagar - Universal

Allen Bickle (Baroness)

Son zaman favorilerimden Baroness'in davulcusu Allen Bickle'ı da unutmamam lazım. Zil kullanımı birincil sebebim - adamın zillerle, bilhassa crash zillerle arası çok iyi. İkincisi, davul tonlarının şişko şişko ve rahatça duyulabiliyor olması. İkincisi, grubun nötrel takılabilen diğer elemanlarının yaratabileceği bir açığı dolduruyor olması. Üçüncüsü, tom tonları çok zevkli. Dördüncüsü, adam aksak olmayan ama aksak gibi gelen punk bazlı ritmlerde son derece başarılı. Daha ne?
Albümü: Baroness - Blue Record

Bob Bryar (eski My Chemical Romance)

Evet Bob Bryar, sebebiyse aslında punk bazlı müziğin bu temelini bozmadan rahatça bir adım ileriye götürebilmiş olması ve vurgu yapmak yerine müziğe kapılıp gitmekteki ısrarı. İstediğinde müziği tek başına da ayağa kaldırabilecek kadar potansiyeli büyük ve varlığı hissedilir bir davulcudur Bob Bryar. Enerjisi bitmek tükenmek bilmez, hızına yetişilemez ve kesinlikle dinlemesi çok zevklidir.
Albümü: My Chemical Romance - Three Cheers for Sweet Revenge, Welcome to the Black Parade

Rob Schaeffer (Dark Castle)

Aslında Rob Schaeffer son zaman favorilerimden Rob Schaeffer. Sebebi ise, pek çok diğer adamdan daha garip: adamın vurgularını seviyorum. Standart bir davulcudan farklı olarak, müzikle bir çizgide değil, müziğe karşı gitmeyi seviyor. Boşluklara vurgular yerleştirmeyi, atağa çıkacağı zaman bunu garip yerlede yapmayı ve müziğin ritmini çok ama çok ucundan yakalamayı tercih ediyor. Bu yüzden çok sevdiğim bir adam.
Albümü: Dark Castle - Spirited Migration

Tim (Howl)

İşte listenin tartışmasız kralı. Sebep mi? Çok basit. Davulu ritm tutmak ya da müziğe katkıda bulunmak için değil, lead enstrüman olarak kullanıyor olması. Bu kadar basit. Adam ritm tutmuyor mu? Hayır, tabii ki tutuyor, fakat tuttuğu ritm çok basit ve esas kuvveti müziğe bazen eşlik etmeyi seçmekle beraber, çoğunlukla tamamen kafasına göre takılması ve davul sololarıyla dolu şarkılar yazması. Howl'un Full of Hell albümü (inceleyeceğim, durun siz) içinde adamın performansı efsanevi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder