23 Ekim 2010 Cumartesi

Mükemmel Albüm Kriterleri

Atlasımda bazı albümlerin "mükemmel" olması ve notlarının 10 üzerinden 10 olması çeşitli faktörlere bağlıdır. Sonuçta bu bloga koyduğum albümlerin büyük bir çoğunluğu apayrı yerlere sahip; kaldı ki, bazı albümler gerçek anlamda birtakım kriterleri sağlayarak 10/10 gibi bir skora erişebiliyor.

Neden bu kadar "bol keseden" verilip durduğunu açıklamak ihtiyacı hissediyorum. 8 adet kriterim mevcut.

1. Kendine özgülük. Bu çok önemli bir faktör. İlla ki bazı klişeler (ritm, form) bulunacaktır, ve elbette ki müzisyen müzik olarak benzediği / gruba benzeyen isimler çıkacaktır, fakat ortadaki müzisyenin buna rağmen bir tür "kendine haslık" içermesi çok da zor olmayabiliyor. Eğer türün özellikleri belli edilirken bir tür kimlik yüzeye çıkıyorsa, o topluluğun bir kendine özgülüğü oluşuyor. Sonuçta The Foreshadowing doom metal grubu, ama ortaya çıkan bileşke klişelerden bağımsız olmayarak kendini rahatça bulabiliyor.

2. Tutarlılık. Bakın arkadaşlar, Lacuna Coil'in Shallow Life albümü rezaletti, zira sürekli "yeni etkileşimler bulalım" derken "ne bulursak katalım" mentalitesine yenik düşerek sonuçta düzgün, başı sonu belli ve duruşu belirli bir albüm değil bir "çorba" yaratmışlardı. Kendi içinde bir tür tutarlılığa sahip olan albümler, en acayip anlarda ya da en abes noktalarda bile bir şekilde çıkan "ayrıksılığı" kendi bünyesinde eritebilenlerdir. Bu tutarlılık sadece enstrüman kullanımı ya da müziğin kendisi ile olmak zorunda değildir - misal, Mushroomhead'in bir albümü bir albümünü tutmaz, ama (en azından XX ve sonrasında) her albüm kendi içinde özel bir havaya sahiptir ve bu hava bütün şarkılara sıçrar. Haliyle, herhangi bir şarkı çalınca hangi albümden olduğunu rahatça bilirsiniz, çünkü albümler hep kendi içlerinde tutarlıdırlar. Ki....

3. Akış. Bu, pek çok albümün mükemmelliği kaçırma sebebi. Albüm çok güzel giderken birden önceki ve sonraki şarkılarla tamamen alakasız ve niye orada olduğu belirsiz, kulağa batan bir şarkı çıkageliyor çoğunlukla. Pek çok albüm bu tip "bu ne ya?" şarkıları içerdiği için mükemmel olmaktan uzak. Tutarlılık ile birebir bağdaşan bu kriter, pek çok durumda "Abi, mükemmel albüm ama bir de (şarkı) olmasa..." dedirtiyor ve şahsen bana kaç kez saç baş yoldurdu (hele akışı bozan şarkı bariz bir şekilde single olma amacıyla yapıldıysa.) Bu madde de bizi bir sonrakine götürüyor:

4. Akışkanlık. Bakın Pain of Salvation'ın "The Perfect Element I" albümü, 73 dakikadır ama baştan sona öyle bir akar, şarkıları birbirine öyle bir bağlar ve öyle güzel ilerler ki anlamazsınız bir küsür saatin nasıl geçtiğini. Fakat, mesela, Lacuna Coil'in Shallow Life'ı(1) 48 dakika gibi normal bir süredir ama bir türlü bitmek bilmez. Eğer bir albüm rahatça akıyor ve en uzun şarkılar bile kendilerini kastırmadan dinletiyorsa, o zaman o albüm zaten fazlasıyla iyi demektir. Bakın, The Tangent'ın çıkış albümünün (The Music that Died Alone) ilk şarkısı 22 küsür dakikadır ama zevkle geçer o 22 küsür dakika. Bununla bağlantılı olarak, bir sonraki maddeye gelirsek:

5. Sürükleyicik. Ayreon'un artık efsaneleşmiş The Human Equation albümü, iki CD'den oluşur ve toplamda bir saat kırk iki dakika gibi bir süreye sahiptir. Bu sürenin tamamını ya hikayede bir sonraki bölümde/günde ne olacağını merak ederek geçirirsiniz ya da eğer sözlere önceden bakıp hikayeyi çözdüyseniz, şarkıların bu hikayeyi nasıl vereceğini merak ederek. Albüm aynen bir Agatha Christie romanı misali sürükler insanı ve her şarkı başında "acaba bu neye benzeyecek" dedirtir. Sürükleyicilikten yoksun albümler daha çok, siz onu ne kadar müziğe odaklı şekilde dinlerseniz dinleyin bir süre sonra arkaplan müziğine doğru geri-evrim geçirir.

6. Değişim, Yenilik - Absürdizm Değil. Bu aslında daha çok birkaç albüm çıkartmış olanlar için geçerlidir. Şimdi, sorun şu ki, pek çok müzik topluluğu, bozuk olmayanı tamir etmeye çalışma hatasına düşüyor. Tarzlarında her şey yerindeyken birden her şeyi değiştirme ihtiyacı duyuyorlar ve bunu "ilerleme" olarak nitelendiriyorlar. Pain of Salvation, Dream Theater gibi bir progresif metal babasını yerinden edebilecek potansiyele sahip bir grup idi. Şu anda düz country rock yapıyorlar ve "progresif" sözcüğü ile hiçbir alakaları yok. Gerek teknik güzelliği, gerek yarattığı konseptler, gerek sahip olduğu duygu olsun birbiri ardına mükemmel albümler çıkartan bir grubun önce nu-metal/rap rock yapıp oradan country rock'a geçtiğini görmek açıkçası içler acısı. Tersi argümana örnek verirsem: Mindless Self Indulgence her albümde daha az hiperaktif, daha organik ve daha bildiğimiz tip "müzik"e yakın hale geliyor: ve bu onlardan hiçbir şey götürmediği gibi, birbirinden güzel albümler yapmalarına olanak tanıyor.

7. Klon Albümlerin/Şarkıların Yokluğu. Tekrar, birkaç albüm var ise geçerli bir kriter. Bak arkadaşım, ben "Grubun Albümü 3: Grubun Güzel Albümü 2" yi dinlemek istemiyorum. Sadece grubun üçüncü albümünü dinlemek istiyorum - kalkıp da bana grubunun güzel albümünün az çok kopyasını sunarsan zaten yaratıcılık yoksunu ya da önceki başarının üzerine yatar durumdasındır ve değil mükemmel, güzel bir albüm bile olabileceğin şüphelidir. Misal, Ayreon'un 01011001 albümü çok başarılı bir albüm değildir zira "Ayreon müziği içeren bir albüm" olmaktan çok "Ayreon'un önceki albümlerinin bileşkesi"dir - hatta albümün son birkaç saniyesi birebir The Human Equation'ın sonundan kopyalanmıştır.

Kopya şarkı kavramına gelince.... bir şarkıda işe yarayan şeyleri bütün şarkılarda aynen kullanmak değil mükemmel, güzel bir albüm bile yaratamaz. Eğer, ısrarla bir ya da bir-iki şarkı her albümde mutlaka bulunuyorsa ve birbirinin aynısıysa (Nickelback'in her albümünden çıkan ilk single gibi) o zaman bu albümü fazlasıyla baltalar.

8. Standart gözetiminin bulunması. Her sanatçı yorulur. Misal, Daniel Gildenlöw Pain of Salvation adı altında sürekli birbirinden operatik ve toplamda bir saatten uzun albümleri birbiri ardına çıkartmaktan yorulmuş olabilir - bu, hiçbir şekilde kendi standardını özellikle düşürmesini meşrulaştırmaz. Gitar cambazı adamların daha basit şeyler çalmak istemesini anlarım da, uykularında çalabilecekleri kadar basitleşmelerini anlayamam. Kısacası, son kriterim de bu: ortaya konulan albümün ki albümde bu kendisini belli eder, belirli bir standardın üstü gözetilerek yapılmış olması. Bu zaten bellidir: özenerek ve güzel olması istendiği için üzerine düşülerek yapılan albümler ile tur otobüsünde daha öncekinin dumanı üzerindeyken hızlı tarafından kaydedilen albümler bu yüzden bu kadar farklıdır. Kalite, yadsınamayacak bir kriter ve kalite kendisini belli eder.

Evet, kısaca, bir albümü mükemmel yapan şeyler, benim için efsanevi güzellikte olması haricinde, bu kriterlerdir. Sonra "Sarpadeon fazla bol keseden veriyor" demeyin, henüz Shallow Life'ı incelemedim.

Dipnot ve bir itiraf:
(1)Neden ısrarla Lacuna Coil'in bu albümü ile uğraştığıma gelirsek, ben aslında Comalies ilk çıktığında tanıştım Lacuna Coil ile ve hemen geriye döndüm. In a Reverie ve Unleashed Memories mükemmel albümlerdir (Comalies'ın giriş şarkısını asla ama asla sevemedim ve albüme giriş olarak kötü bir seçim olduğunu düşünüyorum). Bilhassa "Unleashed Memories" benim en zor zamanlarımda sürekli yanımda olmuş olan ve her tınısında ayrı ayrı kendimi bulduğum bir albümdü.

Sonra ne mi oldu? Lacuna Coil (niyeyse) "Amerika'yı fethedelim!" dedi ve birden Amerikanlaştırdı kendisini. Müziği pop rock'a yaklaştırdı, atmosferini paramparça etti, boş boş şarkılarla, Çin Halk Müziği Orkestrası'ndan çıkmış gibi geçişlerle, en iğrenç ve en zombi ikonu popçuyu aratmayacak cilalı birtakım müziklerle kendisini basitleştirdi. Uzun lafın kısası, sırf "daha fazla Amerikalı dinlesin" diye kendilerini belirli kalıplara sokarak özgünlükten uzak, rahatça başkasıyla karıştırılabilecek ve açıkçası banal, rezil bir müzik "üretmeye" başladılar. Yaratmaya ya da ortaya dökmeye değil, üretmeye.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder