10 Temmuz 2011 Pazar

Clare Fader and the Vaudevillians - Seventh and Trade

Aslında hiç ses seda çıkartmadan hiçliğe karışan topluluklar arasındadır Clare Fader and the Vaudevillians. Zamanında, dark cabaret akımı revaçtayken ortaya atılıp, sonrasında sessiz sedasız yok oldular ortalıktan. Gitmeden önce de güzeller güzeli bir albüm bıraktılar gerilerinde: Seventh and Trade.

Aslında standart bir dark cabaret albümünün çok ötesinde bir albüm var elimizde. En basit haliyle, Clare Fader'ın ortaya koyduğu müzk son derece keyifli. Cafe havası, Amelie filmi, kırmızı rugan ayakkabılar, ucuz şarap ve taş duvarları çağrıştırdığı kadar, çeşitli noktalarda 1950'ler limanları, Rio'da otel odaları (ikisi birden The Epic Moon için geçerli) gibi imgelemlerin en klişe ve en bilindik havalarını yansıtabilen bir müzik yapıyorlar. Bir diğer önemli nokta ise, müziğin son derece "şirin" olması. Evet, şirin. Bu kelimeyi düşünün, anlamını müziğe dökün, sonuç Seventh and Trade gibi bir şey olacaktır.

Fakat, her şeyden önce, bu tip toplulukların mutlaka karşımıza çıkarttığı ballad ile Clare Fader'ın arası nasıl bir bakmak gerekiyor, ki, hem çok iyi, hem de sükuneti getirirken insanı baymayacak bir sükunetten bahsediyoruz. Aynı zamanda keskin bir zekayı ortaya seren sözler ile sayın bayan Fader son derece güzel şarkılar yazabiliyor: Only the Neighbors Know karanlık banliyö sokaklarını çağrıştıran bir "meraklı komşular" şarksıyken, Seventh and Trade de köşedeki travestiler ve film noir sokakları ile tam bir sokak şarkısı. Zaz için millet çıldırırken bunu nasıl es geçtikleri ise merak konusu.

Gelelim albümün daha coşmaya meraklı olduğu noktalara. Dans ettirmek istediğinde dans ettirebilen, bazen kafa sallatıp ritm tutturan şarkılar da tabii ki mevcut, hatta en belirgini daha ilk şarkı olan Catch of the Day. Bunun yanında, yarı ballad olan The Epic Moon ve son derece neşeli Down on the Quay insanı rahatça yerinden kaldırabilecek kapasitede. Benim neo-kabare dediğim akımın en büyük artısının da zaten oynaklığı ve havası olduğu düşünülürse, Clare Fader and the Vaudevillians'ın bu konuda son derece başarılı olduğunu da söyleyebiliriz.

Diğer bahsedilmesi şart şarkı da Big Bang Theory Man ki, cidden, albümün en iyi şarkısı açık ara budur diyebilirim. Aranılabilecek her şey mevcut, ve buram buram swing jazz kokan havasıyla, efsanevi sözleriyle, son derece güzel bir şarkı. Bunu özellikle belirtme sebebim ise basit: albümdeki her şey, ama her şey, bu şarkıda mevcut ve belirgin.

Geneline döküldüğünde, aslında Seventh and Trade pek çoklarının es geçtiği ve en "kenarda köşede kalmış" neo-kabare albümlerinden birisi denebilir. Kendi havası, genel olarak oturmuşluğu ve bir bardak bira, biraz sigara eşliğinde dinlenebilir hali ile esasen son derece başarılı bir albümdür. Üzüldüğüm şey, herkesin The Dresden Dolls'a salya akıtırken çevresindekileri çok az görmesi oldu, ama bu apayrı bir yazının konusu.

Artılar: Müzik, rahatlığı, genel havası, şirinliği.
Eksiler: Benim birden Singapura bağlamasından hoşlanmadığım Tain Ya Bain Mei Ren Gui. Başka albüm gelmemiş olması.
Kimlere tavsiye edilir: Herkese.

(Künye ve benzeri bilgileri yazmıyorum, zira 2004'teki bu albümden sonra topluluktan hiçbir ses çıkmadı ve 2008 civarında dark cabaret hareketi fazlasıyla kendisini tüketmişti. Kefeni kapatan hamle The Dresden Dolls'un dağılması oldu.)



1. Catch of the Day
2. Tain Ya Bain Mei Ren Gui
3. Only the Neighbors Know
4. The Epic Moon
5. Libertango
6. Seventh and Trade
7. Down on the Quay
8. The Good Time Girl
9. Betty Crocker's Bail
10. Big Bang Theory Man
11. Left with the Thought of You

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder