6 Temmuz 2011 Çarşamba

Rosa Crux - In Tenebris

Aslında Rosa Crux, hep uzaklaşıp geri döndüğüm bir topluluk. Elimdeki albümleri arasında ise, In Tenebris, en çok dinlediğimdir. Şöyle ki, 2006-2007 yılları arasında, bana sürekli yalan söyleyen sevgilimle müzik bilgisi hakkında sidik yarıştırmak isterken keşfettiğim gırla topluluktan bana kalan ve beni etkilemiş olan çok az sayıda gruplardan birisidir Rosa Crux. Ve yarattıkları his bana hep acı verdiğinden, çok sık dinlemem, ama mutlaka varlardır.

Rosa Crux, Fransa'da, konservatuar öğrencilerinden toplanmış, acayip bir topluluktur. Martial industrial kategorisine sokmama yetecek kadar ordu/marş odaklı bir müziğe sahip olsalar da, asla bir Triarii ya da Across the Rubicon kadar odaklı değildir. Bu tip marş ritmleri üzerine sağlam bir telli çalgı (bilhassa kontrbas), gayet iyi ayarlanmış elektrogitar ve Latince sözleri tam bir cadı havasıyla veren vokal eklenince ortaya çıkan hava eşsizdir.

Ki, Rosa Crux'un en güçlü yanı, yaratmayı başardığı atmosferde yatar. In Tenebris'in pek çok gittiği yön vardır, Adorasti'nin ağır havasından, Terribilis'in resmen tribal törenleri andıran enerjisine, oradan Sursum Corda'nın ve Omnes Qui Descendunt'un karanlığına ve In Tenebris ile Arcum'un ağır ordu havasına kadar pek çok an vardır In Tenebris'i şaheser yapan.

Bu noktada Rosa Crux'un bir başka eğilimden bahsetmek gerekir: o da, aslında kabile müziği diye tabir edebilecek bir tür saf, vahşi yön bulundurur yaptıkları müzik. Arada vokal vurguları olsun, kalın davulların kullanımı olsun, çeşitli şekillerde yaratılan eşsiz havaya yedirilmiş bu etkileşim, In Tenebris'te de zaman zaman öne çıkar (esasen Proficere albümündeki Eli-Elo ve/ya single olarak çıkan Ante-A içinde bunlar daha belirgindir ama...)

Zaten Rosa Crux'u da bu kadar eşsiz ve güzel yapan şey tam olarak burada yatar. Çeşitli etkileşimleri kendi kimliği çevresinde gruplar ve kendi bünyesinde eriterek karanlık özüne katar. In Tenebris içerisinde çok çeşitli anlar vardır, hatta Arcum ve Sacrum şarkılarının daha aydınlık havaları bile anlık dikkat dağınıkları yaratabilmektedir: fakat, tartışılmayacak şey, Rosa Crux'un tozlu tapınakları ve karanlık ayinleri çağrıştıran havasıdır. Beni çeken her zaman bu karanlık oldu, her zaman sanki insanı hipnotize eden bir ayindeymiş gibi hissettiren bu inanılmaz atmosfer oldu.

Ki, birkaç kere olduğu üzere, bu kadar bocalama sebebim, grubun tanımsız olması. Cidden, Rosa Crux'un yaptığı müzik, sıfırla bölmek gibi bir şey - ortaya çıkan şeyi anlatmak için sonsuza dek dil dökülebilir, fakat nafile bir çaba olur, zira böyle bir güzelliği tanımlamak mümkün değil. En iyisi kendiniz görün, derim, fakat genel olarak klasik/neo-klasik seviyorsanız, ordu marşlarıyla aranız varsa, karanlık müzikleri ya da ayin müziklerini seviyorsanız, kaçırmayın derim.

Artılar: Atmosfer, karanlık, enstrüman kullanımı, eşsizliği.
Eksiler: Herkese göre olmayabilişi, sevmeyenin zerre hazzetmemesi.
Kimlere tavsiye edilir: Karanlık ve farklı şeyleri sevenlere, yeni şeyler isteyenlere, ve eşsiz müzikten hoşlananlara.

Rosa Crux resmi sitesi: Rosa+Crvx
Rosa Crux myspace: Rosa+Crvxspace



1. Adorasti
2. In Tenebris
3. Terribilis
4. Acrum
5. Sacrum
6. Procumbere
7. Sursum Corda
8. Omnes Qui Descendunt
9. Salve Crux

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder