23 Eylül 2011 Cuma

Diablo Swing Orchestra - Sing-Along Songs for the Damned and Delirious

Diablo Swing Orchestra'nın ikinci albümü ise, 2009 tarihli Sing Along Songs for the Damned and Delirious idi, ve albümden birkaç ay önce ilk şarkının yayınlanması sonucunda hayranlar ikiye bölünmüştü: ya grup kendini tekrar edip, benim "Linkin Park sendromu(1)" dediğim şeyden muzdarip olacaktı, ya da diğer şarkılarda henüz keşfedilmemiş bir farklılık vardı.

Şükür ki ikincisi çıktı. Esasen, D:S:O formülünde çok bir değişiklik yapıldığını söylemek mümkün değil - önceki albümdeki gibi farklı ve genelde metalde pek duyulmayan (2) enstrümanları/etkileşimleri metal ile everilmesi söz konusu. İlki gibi şarkılar belirli eksenlerde, fakat ilk albümdeki bu kısırlığı biraz aşmışlar ve şarkılar daha dinamik, biraz daha zor ve çok daha güzel. Evet, açıkçası ben Sing-Along Songs for the Damned and Delirious'u daha çok seviyorum.

Albüm, D:S:O'nun seviye atlamışlığının bir göstergesi resmen. İlk albümdeki başarılı yönleri alıp daha iyi bir prodüksyon, daha belirgin bir çingene/folk etkisi ile birleştirip, zaman zaman ekstrem metal (Lucy Fears the Morning Star, Bedlam Sticks, A Rancid Romance) sosu yedirilmiş şarkılar ile birleştirerek çok daha güzel bir albüm sunuyor grup. Bu bileşkenin içinde de, gitarları çok daha oynak, çok daha kıvrak hale sokmuşlar - evet, adamlar bazen cidden gitarlarla dansözlük yapıyor. Bunun yanında, ekstra enstrüman kullanımı (klavye, çello, trompet gibi) ilk albümden ikinciye taşınan ögeler arasında.

Albümün bazı noktaları ise son derece yoğun. O derece ki, tiz bir sese doğru evriliyor bütün müzik - enstrümanlar, vokal, genel hava, vesaire, tiz bir çığlık misali yükseliyor, yükseliyor, yükseliyor ve bazen alışık olmayanı zorlayabiliyor. Haricinde ise şarkılar kendi içlerinde öyle bir denge yakalıyor ki, müzik ne kadar sertleşirse ya da ne kadar yoğunlaşırsa yoğunlaşsın belli bir rahatlığı koruyor. Ekstrem metalin noise müzik etkileşimini üzerine almamış olması D:S:O'yu güçlü yapan yönlerden bir tanesi zaten.

Sing-Along Songs... aynı zamanda son derece heyecanlı ve insanın eşlik edesi gelen tipten bir albüm. Grubn melodik bir olgunluk yakalamış olması ve şarkıları daha fazla katman sahibi yapmış olması bunda etkili: evet, yine her şarkının kendi içinde bir teması/eğilimi var (Vodka Inferno bar şarkısı havalı misal) fakat tek bir nokta çevresinde şarkı çevirmek yerine müziğin bazen farklı yerlere gitmesine olanak tanımışlar. Misal, New World Widows tam bir yol şarkısı, fakat bir noktada progresif metal andıran klavye geçişleri ve operatik vokalle geçiyor.

Bir diğer öne çıkan özellik, albümde öncekine nazaran çok daha fazla düet bulunması ve erkek vokal olarak kullanılan sesin tok, kalın ve orta karar aksanlı olması da müziğe tat katmış bence. Ki aynı zamanda yan enstrümanlar olan çello, keman, akustik gitar daha çok öne çıkmış ve bazı noktalarda şarkıyı yürütüp bazı noktalarda diğer enstrümanlarla kapışırcasına ilerliyorlar. Belki de buna bağlı olarak, jazz çağrıştıran bir çeşitli solo(cuklar) atma huyu edinmiş grup ve beklenmedik anlarda beklenmedik çıkışlar yaparak ilk albümdeki şarkıların kolay çözülmesini de aştırıyor.

Sonuç? Mükemmel.

Artılar: Grubun gelişmiş olması, D:S:O ruhunu bir kenara atmamış olması, ilk albümün aynısı olmaması, enstrüman bolluğunun daha iyi ve daha belirgin kullanımı, Annlouice'in vokal efsaneliği, Kosma Ranuer'in ekstra katkıları.
Eksiler: Yok. Valla yok.
Kimlere tavsiye edilir: Rock, metal seven ve ilginç şeylerden hoşlananlara.

Diablo Swing Orchestra resmi sitesi: D:S:O
Diablo Swing Orchestra myspace: D:S:Ospace

Sing-Along Songs for the Damned and Delirious albüm kadrosu:
Annlouice Wolgers: lead vokal
Kosma Ranuer: bariton vokal
Daniel Hakansson: gitar, vokal
Pontus Mantefors: gitar, vokal, synthesizer, efektler
Anders Johansson: bas
Johannes Bergion: çello
Jonatan Jonsson: klarinet (Ricarda Dell'Anima'da ufak bir solosu var. Dikkat.)
David Werthén: kontrabas
Daniel Hedin: trombon
Martin Isaksson: trompet
Andreas Halvardsson: davul (şu anda Peter Karlsson bundan sorumlu)
Henrik Bergion: piyano, akordeon, armoniyum



1. Tap Dancer's Dilemma
2. A Rancid Romance
3. Lucy Fears the Morning Star
4. Bedlam Sticks
5. New World Widows
6. Siberian Love Affairs
7. Vodka Inferno
8. Memoirs of a Roadkill
9. Ricerca Dell'Anima
10. Stratosphere Serenade

DİPNOTLAR: 1- Evet, Linkin Park Sendromu. Hybrid Theory ile Linkin Park'ın bir çağ açtığı (diğer pek çok albümle) kuşku götürmese de, Meteora'nın da Hybrid Theory 2 (hatta Reanimation düşünülürse Hybrid Theory 3) olduğu da kuşku götürmez bir gerçek.
2- Tamam, 2006 civarında pek çok progresif metal grubu çello kullanmayı akıl etti, dolayısıyla bu cümlem tartışılabilir.
3- Ayrıca, Lucy Fears the Morning Star'ın da "Lucifer's the Morningstar" olduğunu ancak geçen sene içerisinde, ve rastgele bir şekilde çakmış olmam ayrı bir sorun.

SONNOT: Grup, yeni albümü ile ilgili "Türk usulü popun black metal ile karıştığı, Çin koroları olan bir albüm yapıyoruz" gibi bir açıklama yaptığından beri merakla bekliyoruz ne çıkacağını. D:S:O'dur, yapar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder