19 Mart 2012 Pazartesi

Red Fang - Murder the Mountains

Bir grup aile babasının 30'undan sonra kalkıştığı müzik yapma macerası ne kadar başarılı olabilir ki, diye soran varsa, Red Fang'e bakıp hayatını bir kere daha gözden geçirmelidir, zira bir grup aile babası pek çok gencin çakılı kaldığı klişelerden kendini kurtarmayı bırakın, daha ilk günden kendilerine has bir müzikle rahatça stoner rock'ın en çok arananları listelerine girmeyi başardı.

Fakat ikinci albüm bu tip gruplar için gerçekten de ölümcüldür - ya grubun birincil başarısının devamı ve bir sonraki adımı gelecektir, ya da iki şeyden biri: a, grup yerinde sayacaktır ya da b, değişeyim/gelişeyim derken saçma sapan yerlere gidecektir.  İyi bir ikinci albüm yaratmak cidden de zordur ve Red Fang'in tahtını hak ettiği (şu anda Mastodon ile turladığını da hesaba katarsak) an da bu ikinci albüm zira Murder the Mountains "hah, şimdi olmuş" dedirtecek güzellikte.

Red Fang'in stili hala nevi şahsına münhasır stoner rock olarak kalıyor, fakat grup bunu kendisine yontmayı bilmeye devam ediyor.  Murder the Mountains'ın sunduğu genel müzik birazcık daha yuvarlak, biraz daha sivri köşelerinden arınmış.  İlk albümde bazen tizliği sorun yaratmanın eşiğinden dönen stratocaster sesinin yerinde daha şişman ama daha yumuşak tonlar var.  Bas hala hem belirgin hem değil, davullar eksisi kadar eğlenceli ve vokaller.... eskisi kadar gırtlaktan gelen anlar da var, fakat benim daha çok hoşuma giden nokta, bu kadar sert vokalleri melodikleştirebildikleri olmuş.

Murder the Mountains, ilk albüme nazaran daha oturaklı bir albüm.  Bunu zaten daha Malverde'nin açılışından hissedebiliyorsunuz - grup, patlayıcı enerjisini muhafaza etmiş, ama daha oturaklı noktalara, daha okkalı riff'lere geçmeyi tercih etmiş.  Ha tabii ki eskisi kadar öne çıkan birkaç şarkı da yok değil: Painted Parade, Human Herd ve, Humans Remain Human Remains hesabı ballad'ımsı bir şarkı olan The Undertow bunlardan bazıları.  Haricindekiler de, Into the Eye, Hank is Dead, Throw Up orta ya da yavaş tempolu, ama her haliyle insanı rahatça gülümsetebilecek kadar rock ve ruh dolu şarkılar.  Ha, hazır aklımdayken, The Undertow aslında yavaş tempolu şarkıların nasıl yapılması gerektiğini ortaya koyarcasına güzel bir şarkı.

Grup sanki enstrüman hakimiyetine de daha fazla kavuşmuşçasına bir tavır sergiliyor bazen, ki bu noktada albümle ilgili tek şikayetim çıkıyor: şarkıların bazılarının (Number Thirteen, Malverde başta olmak üzere) köprü kısımları "progresif" ataklardan çeşitli çift lead cambazlıklarına kadar pek çok hoş numara barındırıyor, fakat bu tip numaraları gücünü istikrarından alan şarkılara koyunca, bazen dikkati çok dağıtabiliyor.  Into the Eye bunun bariz belirgin olduğu yerlderden birisi: şarkı o kadar tıkırında ilerliyor ki, köprü gelip onu dağıtana kadar aslında istikrarının ne kadar güzel geldiğini fark ediyorsunuz.  Bu ufak eksiklikler de aslında albümü daha canayakın kılmıyor değil, o ayrı.

Onun da haricinde zaten albüm stoner rock'ın taşı toprağı olan pek çok özelliği sergiliyor: hala groove var, hala riff'ler minik ama hep aç canavarlar misali müziği kemiriyor, hala bas her zaman hissedilir, hala vokaller bilindik anlama çok uzak, hala fuzz yemiş gitar tonları ve eşlik eden davullar var.... kısacası, arayabileceğiniz her şey.  Bütün bunların üzerine de grubun yarattığı tatmin olmuşluk duygusunu da eklerseniz, aslında 2011'in en iyi albümlerinden biri dememek için sebep kalmaz.

Sonuç mu? Aşağıda bütün albümü online olarak kendiniz dinleyebiliyorken....

Artılar: Neredeyse her şey.
Eksiler: Köprülerin bazen dağıtabilmesi.
Kimlere tavsiye edilir: Stoner rock nasıl yapılır görmek isteyenlere ve haricinde de rock seven herkese.


Red Fang resmi site: Red Fang
Red Fang bandCamp: Red FangCamp


Murder the Mountains albüm kadrosu:
Maurice Bryan Giles: gitar, vokal
David Sullivan: gitar, vokal
Aaron Beam: bas, vokal
John Sherman: davul





1. Malverde
2. Wires
3. Hank is Dead
4. Dirt Wizard
5. Throw Up
6. Painted Parade
7. Number Thirteen
8. Into the Eye
9. The Undertow
10. Human Herd

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder