10 Mart 2012 Cumartesi

Witchcraft - The Alchemist

Witchcraft kayıplara karışmadan önceki albümlerinin adıydı The Alchemist.  2007'de bu albüm çıktı, Witchcraft resmi sitesi "under construction" etiketini göstermeye başladı ve sonrasında ise gruptan hiç ses seda çıkmadı.  Hayır, o değil, üç tane albümle kendisine aslında "underground devi" ve/ya retro-rock canavarı dedirtmeyi başarmış ve hayran kitlesi hiç de az olmayan bir grup nereye gider ki....

Neyse.  Efendim, Witchcraft, basitçe, retro occult rock yapıyor diyebiliriz.  Grubun müziği, basitçe, 60'lardan beri müzik teknolojisindeki her türlü gelişmeyi kaçırdıklarını söylesek yeterli.  60'ların gitar tonlarıyla ve 60'ların usulüyle yapılan müzik, heavy rock, psychedelic rock (sadece bu albüme has) türlerinden ögeler bulunduruyor müziğin geneli.  Magnus Pelander'in ayrıksı vokali, şeker mi şeker baslar ve eşlik eden güzel davullardan oluşan bileşke son derece güzel.  Hiçbir şey için değilse, nostalji değeri için dinlenebilir.

The Alchemist'in bir artısı bu - grup kesinlikle tamamen kendi, sürekli "şimdiki zaman"ında varolduğunu belli ediyor ve dolayısıyla bulunduğu yerden pek çok diğer türe kapı açabilir.  Fakat, bu artı aynı zamanda eksiye dönüşebiliyor, zira ben Firewood'da çok daha iyi şarkılar ve daha güzel "nostalji" anları duydum.  Bu artı ve eksinin buluşup birbirini iptal ettiği yer ise grubun genel müizğinin hala çok ama çok rahat olması - birazcık rock seven ve kafasını meşgul etmeden, sakin sakin takılmak isteyene birebir bir albüm The Alchemist.

Aslında albümün eksileri yok değil, en önemlisi de aslında şarkıların çok da vurucu olmaması.  Misal Walk Between the Lines, If Crimson Was Your Colour ve Hey Doctor son derece hoş, gümbür gümbür şarkılar, ama tıngır mıngır groove'una rağmen hep hatırlatılması gereken Leva öyle değil.

Ki, aslında grubun yaşadığı bir sorun şarkı yapısında.  Bu iki noktada çok bariz ortaya çıkıyor: Samaritan Burden ve maalesef albüme adını vermiş olan The Alchemist.  Sorun şu: şarkılar iyi başlıyor, çok iyi gidiyor, groove isteyene groove, melodiyse melodi, mutlaka en az bir solo.... fakat sonra bir saçmalıyor.  Samaritan Burden çok iyi giderken nedense birden gitarları akustikleştirme ihtiyacı hissetmeye başlıyor, ve şarkının son kısımları tamamen folka dönüşüyor.... ki folk neredeyse hiç sevmeyen bana çok güzel gelmedi bu açıkçası.

The Alchemist'in sorunu ise daha derin.  On bir dakikalık şarkılar yaparken o şarkının başı sonu belli, bütün, sağa sola aşırı dağılmayan şarkı olmasını sağlamak iştir, biliyorum, ve maalesef The Alchemist şarkısı, yaklaşık beş dakikası rahatça atılabilecek bir şarkı olmuş.  Beşinci dakikasında birden dağılıyor ve neden dağıldığı bile belirsiz.

Ha fakat, bunları dengelercesine albümün zaman zaman kazandığı bir psychedelic rock ruhu var ki, işte o paha biçilmez bir şey.  Bilhassa Remembered'ın daha melankolik anlarında ve The Alchemist'in daha güzel anlarında ortaya çıkan bu ruh felaket güzellik katıyor albüme.  Güzel ve zaman zaman kırılgan bir rock şarkısının sonunda saksafon solosu dinlemek (Remembered) ayrı bir zevk cidden ve grup aslında bu albümün karakterine yedirdiği etkileşimler ile bu albümü güzelleştirmiş.

Sonuç mu? Sorunlarına rağmen kaçmaması gereken bir albüm.

Artılar: Witchcraft albümü olması, müziğin güzelliği.
Eksiler: Firewood'dan sonra biraz hafif kaçması, The Alchemist şarkısının yarısı.
Kimlere tavsiye edilir: Rock evrenseldir.


Witchcraft resmi sitesi:Witchcraft
Witchcraft myspace:WitchcraftSpace

The Alchemist albüm kadrosu:
Marcus Pelander: vokal, gitar
John Hoyles: gitar
Ola Henriksson: bas
Jonas Arnesén: davul




1. Walk Between the Lines
2. If Crimson Was Your Colour
3. Leva
4. Hey Doctor
5. Samaritan Burden
6. Remembered
7. The Alchemist

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder